22 Şubat 2012 Çarşamba

Senin neyine?

Şu aralar en sevdiğim soru, senin neyine. Hele kaburgalarımı kırdıktan sonra gelen spor senin neyine, futbol mu? Senin neyine... Ulan size ne de denmiyor tabi. Çünkü karşı taraf bu yola benim sağlığımı korumak gibi ulvi bir sebeple çıkmış. Şimdi ben öyle sorun da yaratmam. Kaç kemiğim kırıldı, kimselere haber etmeden iyileştiğimi bilirim. Özellikle ayak tarak kemiği ve el kırıklarında içinize ata ata iyileşebiliyorsun. Neyse şimdi mesela olay futbol ya kınanıyorsun. Ama mesela basket oynarken kafamı kırsam, bisiklete binerken çanağımı dağıtsam, squash oynarken gözüm çıksa, daha kabul edilebilir sakatlıklar gibi. Yani o zaman kimse demez sanırım, bisiklet senin neyine, basket mi?
Son olarak eğer ciddi olarak birisinin ağrıyla sınanmasını istiyorsanız, şu kombinasyonu öneriyorum. Kaburgada çatlak + hapşurma. Evet daha etkili bir eziyet yaşamadım. Önce burnunuz kaşınıyor. Yavaş yavaş kabusun yaklaşışını hissediyorsun. Ve o kaçınılmaz an, elektrik çarpmasından beter bir irkilme, ve yere yığılıp posthapşırık kıvranma.
Bu senenin şarkısı benim için sanırım bir Smith-Burrows coverı. Son dönemde yaklaşık günde onlarca defa dinlemişimdir. Sevdiklerimizi minik dünyamızla paylaşmayalım etkinlikleri kapsamında;


Tabi bir de Misery bear var. O benim bir arkadaşımın kuklaya bürünmüş hali. Kaç defa seyrettiğimi hatırlamıyorum, tanıştığımızdan beri. Eğer benim gibi bir shaun of the dead hayranıysanız, müzerini beerin vampir macerası da şükela ötesi.
Şu şarkıyı dinleyip seven, şu videoyu seyredip, ahan da ben diyen, bana da futbol senin neyine demeyen herkesi çok seviyorum.