13 Ağustos 2012 Pazartesi

Yazı

Ne kadar yazmak istesem de yazamıyorum. Aklıma ne gelirse gelsin, acaba yazdığım kelimeler kimseyi kastetmesem de acaba kastediyormuşum sanılır mı diye düşünmekten her taraf taslak olarak kaydetlerle doldu.

Sonra bakıyorum, zaman geçiyor kuşkuya kapılıyorum, ya gerçekten bilincimin altları kastediyorsa? O zaman daha büyük çıkmaza giriyorum. İnsanın bazı konularda kendinden emin olduğunu düşündüğü konular dahil kendinden şüphelenmeye başlaması ne kötü, şu anda bile düşündüğüm acaba bu yazdıklarımı yollayacak mıyım? Yoksa gene mi silmeye kıyamayıp taslaklara atacağım?

Umarım silmem, çünkü biliyorum ki bir yerden bu çarkı kırmak lazım. Suskunluğumdan bile şüphe eder oldum. Neden sustuğumu bir ben biliyorum ama ben bile o suskunluğuma on çeşit sebep buluyorum. O zaman işime geleni bilip, işime gelmeyen sebepleri inkar edip hayali bunlar diye yaftalayan oluyorum, kafayı yiyorum (yazar buraya bir adet bööööö efekti koymamak için sebep bulamaz)

Şöyle bakınca aslında karamsar veya bunalmış halde değilim, aksine oldukça keyifli de sayılabilirim. İlginç olarak daha düzenli hayatım. Ama bu düzen de huzursuz kılıyor beni. Ödünlerim artmış gibi geliyor. Sevdiğim çoğu şeyi bıraktım gibi hissediyorum ve elle tutulur bir sebebi yok. Akşam çıkmıyorum artık, sigara zaten 1 seneyi geçti, içki günde içtiğimi bir ayda zor alır oldum.12 kilo verdim, sabahları beşte kalkıp koşuyorum, yüzüyorum, en az 2 saat basket oynuyorum. Ekmek yok, kolesterolüm belki on senedir ilk defa normal. Komplikasyonlu hastam yok, yok da yok. Bitiriş paragraf başını yalanlar vasıfta oldu ama yapacak şey yok.

Tarihe not olması açısından da buraya kaydedeyim; anne babalar çocuklarını dudaklarından öpmeli mi? Öpmemeliyse neden öpmemeli? Öperse ne olur? Biz öpülmedik çok mu şey kaybettik? Öpülsek daha mı iyi olurduk? Sibel Arna denen tipten geçmişinde bulunan sosyal ayrımcılık kara lekesi sebebiyle nefret ederdim, artık daha nefret ediyorum. Kafamda yarattığım liberal kezbanın vücut bulmuş hali gibi geliyor bana.


Liberal kezban mı ne, bu bir şekilde türk kızına iliştirilen tüm kötü özelliklerin düşmanı gibi görünen, kendisini sırf anti-kezban gibi göstermek için zaman zaman uçlarda gezen ama iç dünyasına az yaklaştığınızda kezban kare olan dişi kişilik. Çocuk da yaparım kariyerde sloganının, ama erkek tarafı düğünü yapar bir de tek taşımı kendim hayatta almam monte edilmişi. Liberal düşünceyi özümsemiş modern kadının yandan yemişi. Yarısı dolu bardak gibi nerden baktığuına bağlı xx uzantılı varlık.


Şans işte haftasonu tv de edward skizörhendse rastladım.Ana caddede edwardın kimi jimle sarmaş dolaş gördüğü sahne vardır, tam o sahne sırasında çalan şarkı, Adele tarafından bi şarkısına araklanmış. onu farkettim ama çalınan ne, nereye çalınmış açığa çıkaramadım henüz. Bu da çok yoğun ve dolu hayatıma bir görev olsun. Bütün hafta bunla uğraşayım mesela, aklıma hiç eski şeyler gelmesin, sadece bowie'den something in the air çalsın kafamda, ki o bile aklıma memento'yu getirdi. Ne salak filmdir o da!


ps: biz öpüyoruz*

24 Haziran 2012 Pazar

NME 2012/2 EN İYİ

Sanırım best of denilirken, ilk 6 ay kastedilmiş. 


Son dönemde gördüğüm en orjinal şey bu. Yeni bir Laptop peşindeyken insan hani bi acaba demeden duramıyor.


Bu ara bağımlı gibi Trainspotting OST dinliyorum. Jingle dürtmesi olabilir. Eksen sanırım kullanıyor bu ara.



3 Nisan 2012 Salı

Wi Spik İngliş

Küçükken en sevdiğim aydı. Sonra büyüdükçe sevmemeye başladım,şimdi küçüldükçe tekrar sevmeye başlıyor gibiyim. 
Küçülmek, söylerken ne kadar irrite edici, ama her eylemin tersi de olmalı, nasıl yaşlandıkça bedenen küçülme kaçınılmazsa, ilk başta belirttiğimiz büyümenin de bir karşısı olmalı denge için. 
Ha etrafımdakiler hep büyüdükçe büyüyorlar, bilgeleşiyorlar, e işte denge için ben ve benim gibiler de küçülüyor, yozlaşıyor. Mesela hiç utanmadan söylerim ki geçen seneye göre daha yozum, daha az hedefim var, daha az ülkemi, vatanımı, milletimi, atalarımı, göktürkleri, adı hz ile başlayanları düşünüyorum. 
Eksinin de eksisine indim, negatif de olsa düşüncelerim varken artık düşüncelerim bile yok gibi, apolitik, a.... bilmemne mi oldum, sanmam apolitik duruş bile bir duruş ben orda bile değilim. 
Artık sadece baba olarak anılmak istenci olabilir mi diye düşünüyorum. Sen kimsin? Cerenin kocası, Arenin babası, birilerinin oğlu, birilerinin yakın arkadaşı. Öyle bişeyim ben. Çok ağır konuşacaktım kendimle ilgili dilim bu kadarına vardı, çok da yufka yürekliyim kendime karşı.




22 Şubat 2012 Çarşamba

Senin neyine?

Şu aralar en sevdiğim soru, senin neyine. Hele kaburgalarımı kırdıktan sonra gelen spor senin neyine, futbol mu? Senin neyine... Ulan size ne de denmiyor tabi. Çünkü karşı taraf bu yola benim sağlığımı korumak gibi ulvi bir sebeple çıkmış. Şimdi ben öyle sorun da yaratmam. Kaç kemiğim kırıldı, kimselere haber etmeden iyileştiğimi bilirim. Özellikle ayak tarak kemiği ve el kırıklarında içinize ata ata iyileşebiliyorsun. Neyse şimdi mesela olay futbol ya kınanıyorsun. Ama mesela basket oynarken kafamı kırsam, bisiklete binerken çanağımı dağıtsam, squash oynarken gözüm çıksa, daha kabul edilebilir sakatlıklar gibi. Yani o zaman kimse demez sanırım, bisiklet senin neyine, basket mi?
Son olarak eğer ciddi olarak birisinin ağrıyla sınanmasını istiyorsanız, şu kombinasyonu öneriyorum. Kaburgada çatlak + hapşurma. Evet daha etkili bir eziyet yaşamadım. Önce burnunuz kaşınıyor. Yavaş yavaş kabusun yaklaşışını hissediyorsun. Ve o kaçınılmaz an, elektrik çarpmasından beter bir irkilme, ve yere yığılıp posthapşırık kıvranma.
Bu senenin şarkısı benim için sanırım bir Smith-Burrows coverı. Son dönemde yaklaşık günde onlarca defa dinlemişimdir. Sevdiklerimizi minik dünyamızla paylaşmayalım etkinlikleri kapsamında;


Tabi bir de Misery bear var. O benim bir arkadaşımın kuklaya bürünmüş hali. Kaç defa seyrettiğimi hatırlamıyorum, tanıştığımızdan beri. Eğer benim gibi bir shaun of the dead hayranıysanız, müzerini beerin vampir macerası da şükela ötesi.
Şu şarkıyı dinleyip seven, şu videoyu seyredip, ahan da ben diyen, bana da futbol senin neyine demeyen herkesi çok seviyorum.

1 Ocak 2012 Pazar

Intro

 Umarım sevdiklerimin yeni yılı şu iki The XX şarkısının bende yarattığı duygularla geçer.


Zorunlu açıklama: iyi bişey dedim
bunlar da 2012'de seyirlikler; 
http://9gag.com/gag/1426278

19 Aralık 2011 Pazartesi

Salvation

İlginç bir hafta oldu. Son on günde eski hayatıma her anlamda daha bir döner gibi oldum. Yahut olduk. Evde yabancı birisinin olması kolay değil, ama kar-zarar düşünüldüğünde hiç mi hiç yabancılık çekmiyorum kendisine. Evde artık bir bakıcı var, zaten o oğlanla takılıyor genelde, biraz suçluluk duymuyor değilim. Sanırım bilinç dehlizlerine nakşedilmiş bir öğreti var. Zevk almak için acı çekmek lazım, din kaynaklı olabilir. Yani ne bileyim, oruç tutmak, kefalet, kurban vermek, ne derseniz deyin, eğer mutluluğa kolay erişirseniz hakkınız değilmiş hissi geliyor, veya getiriliyor. 


Bizim bakıcımız var, evet çocuğun pis işleriyle artık o ilgileniyor, ne bileyim alt değiştirme, üstünü değiştirme, uyutma vs. Biz mi? Biz bol bol seviyoruz, oyun oynuyoruz, hem de diğer işlerle tükenmediğimiz için bir yerine iki oynayabiliyoruz. Fakat orda duvarın köşesinde sinsi fısıltılar geliyor ''ama ama anne babalık bu değil ki'' o zihniyet bu şekilde anne ve babanın sabrı öğrenemeyeceği, sorumluluk kazanmayacağı üzerinden vuruyor. Tamamen görmezden gelinebilecek görüşler değil, haklı olabileceği yönler var. Fakat tekrar ediyorum, neden mutluluk için feda edilmesi gereken şeyler var. Ahlak mı? Bu anlattığım konuda ahlaksızlık nerede, mahvolmuş bir anne yerine mutlu, uykusunu almış, çocuğuyla kaliteli zaman geçiren bir anne veya baba yeğ tutulmaz mı? Ama hep iyi anlar yaşayan anne baba, zor anlarda yeterli dirayeti gösterebilir mi? Evet boş zamanlarımızda kendimize sıkıntı yaratalım seansımızın bu aralar konusu bu. Kurtuluş yok bana!


Çenem yarıldı, evet boydan boya çene kemiğime kadar. Sigarayı bırakmam, kış sebebiyle denize çıkamamam, beni daha ulaşımı kolay sporlara yöneltti. Evet bu kilolar nasl gidecek stresiyle, başarı stresi birleşince, çenemi elime verdiler. Dün gece ameliyathaneye ilk defa roller değişik girdim ki ilginç bir hismiş.

Yıllar sonra ki yaklaşık 2 yıl oldu facebook hesabımı açtım, amma değişmiş. Güvenlik olayını facebook her işlemi size onaylatarak çözmüş, yarın bir sorun çıkarsa ama sen böyle istedin gibi. Diğer yandan amma evlenen çocuklanan olmuş onu anladım. Hayırlı olsun.

Liste sevdiğim bir liste, tekrarlar var. Bu hafta beni goodbye tüketti. Bad actors with bad habbits, goodbye. 13&god ise oğlumla favorimiz. 


Bu da sabah sabah mala bağlatan, belki de uzun süredir yazmazken yazma ihtiyacı doğuran.

26 Kasım 2011 Cumartesi

Lovesong

Aylar sonra çekirdek ailemiz bir araya geldi, bu hafta. Korktuğumuz kadar zori hayal ettiğimiz kadar kolay olmadı. Adam alışma sürecinde, bir an kendimi onun yerine koyuyorum, tüm yaşam alanımın değiştiğini, düşünüyorum, çok zor olmalı. 
2 gün bıraktığımız yerde kaldı, kıpırdamadı korkudan. Halısı bile farklı geldiğinden, gitti parkeye sığındı. Neyse şimdi daha iyi. Pat pat pat sesiyle arkanızda emekleye emekleye geziyor. 
Yarın ilk defa işveren sıfatıyla görüşmelere başlayacağım. Bebek bakıcılığı... Ulan amma değişik sektör. Adamın bebeği yok, yakınında kimsenin çocuğu yok, konuda otör. Sağdan soldan duymuş, şu millet kötü şunlar iyi. Kafamız çok karışık, bakalım alternatif, çeldirici sorular oluşturdum, kendimi iğrenç ik'cılar gibi hissediyorum:)

Bunlar da serbest çağrışım ürünlerim.



Bu ne kadar güzeldi, değil mi?


Liste eksik de olsa bir arkadaşıma ait. Severek dinliyoruz.
 


Son dönemde dinlediğim en iyi cover'lardan biri.
 
whenever i'm alone with you you make me feel
like i am home again whenever i'm alone with
you you make me feel like i am whole again
whenever i'm alone with you you make me feel
like i am young again whenever i'm alone with
you you make me feel like i am fun again
 
*bu koyu bölümü kimseni  RS kadar vurucu şakıyabileceğine ihtimal vermezdim, ama olmuş.
however far away i will always love you however
long i stay i will always love you whatever
words i say i will always love you i will always
love you

whenever i'm alone with you you make me feel
like i am free again whenever i'm alone with
you you make me feel like i am clean again
however far away i will always love you however
long i stay i will always love you whatever
words i say i will always love you
i will always love you
 
Bu karanlık sese ben gibi bağlananlara gelsin;