27 Nisan 2011 Çarşamba

İfade yok, ruh yok

Birisiyle konuşmaya, görüşmeye vs vs yüzü olmamak fiilini düşündüm bugün.

A: benim x ile konuşmaya yüzüm yok
B: neden ne oldu ki?
A: şöyle oldu böyle oldu
B: hmmm (iç ses, ohaaaa, bir de yüzüne bakabilseydin, yuhhh) ne yaparsın abisi sağlık olsun...

Bu örnek bir diyalog, sıkıntım mesela A burada bilinçliliğin doruğunda, fakındalık full, B' ye de bunu anlatıyor; peki mesela bu nasıl bir olaydır ki A ve B aynı şekilde sosyal ilişkilerine devam edebiliyor. Bu olayı ben çözemedim kafamda, misal X harcanabilir bir kişi olduğundan böyle gözler yumuluyor desek ben mesela görüyorum B'ler X'lerle gayet samimi devam edebiliyor. Yani idare ediyorlar desek tanıdığım B'ler var, hiç de kötü niyetli kişiler değil, ahlaki fleksibilite yoluyla sosyal süreklilik mi sağlanıyor acaba. Dedim ya çözemedim, yani birisi birisinin bir daha yüzüne bile bakamayacak şey yapıyor, ama bu olaya bir kendi devamlı, bir olayı yaptığı kişi, yapanı görünce bozuluyor, ama yapanla yapılanın ortak kişisi...

Kıssadan hisse ben de B olmak istiyorum, yani meyilim o yönde.Böyle çevrenin ne iyi adamdır dediği ifade yok ruh yok gibi.


"etrafımda hep tanıdık yüzler,
yıpranmış yerler, yıpranmış yüzler,
aydınlık ve erken bir gün yarışları için,
hiç bir yere gitmezler,

gözyaşları gözlüklerine dolar,
ifade yok, ruhlar yok,
çevirdim kafamı, kederimde boğulmaya,
yarın yok, yarın yok,

bir tür eğlence buldum bunu,
bir tür keder, üzüntü,
içinde öldüğüm rüyalar,
en iyileriydi, şimdiye kadar,

sana söylemek zordu bunu,
hem, üstlenmek zordu,
daireler içinde döner insanlar,
buradalar,
deli dünyada, deli dünyadalar,

çocuklar bekliyorlar güzel günleri,
"mutlu yıllar", "iyi ki doğdun",
her çocuk anlıyor, "oturup dinlemeyi",
"oturup dinlemeyi",

okula gittiğimde ürkektim,
kimse bilmedi beni,
"- öğretmenim, söyle bana ödevimi!"
gör beni, gör yüreğimi!"

bir tür eğlence buldum bunu,
bir tür keder, üzüntü,
içinde öldüğüm rüyalar,
en iyileriydi, şimdiye kadar,

sana söylemek zordu bunu,
hem, üstlenmek zordu,
daireler içinde döner insanlar,
buradalar,
deli dünyada, deli dünyadalar."

22 Nisan 2011 Cuma

Günün üçü bir aradası

Günün şarkısı da bu olsun,
 
 
Bu da eşantiyon
 
 
Bunun ne olduğunu bilemedim,

21 Nisan 2011 Perşembe

40 miles

Bekarlık sultanlık mıdır? Bakalım göreceğiz. Haftasonu uzun bir ayrılık başlayacak. C. ve A. önce Ankara oradan Antalya oradan Ayvalık...
Leyleği havada görmek mi ne öyle bir tabir vardı. Dün A. nın kontrol günüydü, zaman zaman android olduğunu düşündüğüm bir oğlum var. Dün 4. ay aşıları yapıldı, adam direk bacağına iğne sokulurken gülüyor, ona hulk taklidi yapmayı da öğrettim, zaten iri kıyım (ne anne ne baba ama bu herif öyle oldu, kilo %75-90, baş %75, boy ise > classified, %97 üstü), kollarını ileri vücut geliştirmeciler gibi kıvırıp, yanakları şişirip üfleme hareketi yapıyor, meeeaalesef caps yok:)
Sanırım bana da bol bol konser görünüyor, şimdiden eve il dışı rezervasyon almaya başladım, Interpol kesin, Amy? yani bakalım gelecek mi? gelirse çıkacak mı, çıkarsa söyleyecek mi?, JBJ bilemedim, fakat bende bir konser kaydı var ve eğer o performans baki ise gidilir, Coca Cola konserleri kesin ama kamplı kampsız kararı veremedim, yol uzun bana gidip gelmek gece görüş dürbünsüz imkansız, C. de gelemezse kaçıp en iyi alternatif kamp gibi, ama onun da bana uymayacak yanları var en azından hezarfende.
Salı amma öfkelenmişim, şimdi baktım da, fakat hala aynı fikirde sayılırım, acaip bir iki hatta iki de değil multiface durumu var, hayat değil de yaşanan sanki hepimiz hayati öneme haiz bir poker oyununda, neyse o orada kaldı.
Sabah işe bunu dinleyerek geldim, ne şarkıdır ama...

 
There is nowhere left to hide
There is nothing to be done
No people to be saved
No pets we've never names
40 miles from the sun

As darkness craves the mind

We come undone without our pride
No time on the earth to come
All the pleasures just begun
40 miles from the sun


In our coats beneath the layers

Wash my skin of all the hate
We should sleep late
Everything just kind of grates
40 miles from the sun
40 miles from the sun
40 miles from the sun

I need to lose to make it right

I'll confront the stars tonight
I will babble I will bite
You will never know how much you shine
40 miles from the sun
40 miles from the sun
40 miles from the sun 
 
Bu başladı hastaneye vardım, tekrar dinlemek nasipmiş canlı canlı:)
Bu arada nawsip ne lan diye iç sesim de şakımakta
Kısmet işte!
 
 
   
I WON'T FEEL RESTRAINT
WATCHING YOU CLOSE SENSE DOWN
I CAN'T COMPENSATE
THAT'S MORE THAN I'VE GOT TO GIVE

19 Nisan 2011 Salı

Albümün doğurduğuna inanan...

Günün sürprizi de bu ikisi oldu.
yok separatör gizli mesaj dediler, rh yalann, yok devamı falan dedi
ama albüm şarkı doğurdu bugün
 
 
Supercollider
Dust in a moment
Particles scatter
Coming up from the soup

Swimming upstream
Before the heavens crack open
Thin pixelation
Coming up from the dust

In a blue light
In a green light
In a half life
In an arc light

I’m a bass bin
Flip-flopping
I’m a pulse wave
Hot-stepping

I put the shadows back into
The boxes

I am open
I am welcome
For a fraction
Of a second

I have jettisoned my illusions
I have dislodged my depression

I put the shadows back into
The boxes
I put the shadows back into
The boxes

I see an angel hanging over the balcony
I see the angels hanging over the balcony.


Beauty will destroy your mind
Spare the gory details
Give them gift wrap for the man with everything

Though I lived a lonely life
I was confused
I'm butcher
Feel nothing

As it closes up my arms
The position of the worms
Up, up, through my heart
Into my brain

I'm the big slack basic combination
Cut out
Chop, liver on the block
My heart still pumping
My heart still pumping

He's a warrior, warrior
He's a little bitch coming out of him
He's a warrior, warrior
He's a little bitch coming out of him
Coming out of him
 

Değişik olaylar oluyor bu aralar ülkede
İETT otobüsü falan, ben hiç rahatsız değilim şahsen
Doğru bulduğumdan değil, ama bir şekilde rahatsız değilim
Rahatsız olup bunu dillendirenlere bakıyorum,
Şahsi kanaatim, bizzat tümünün az çok hakettiği şeyleri yaşamaya mecbur bırakıldıkları yönünde
 
Ne verdin ne istiyorsun
Kendi küçük dünyada gizli saklı ne kötülükler yaptın bir düşün
O şöför şöyle, ya da konu değiştireyim bedri'ye saplayan deli 
böyle
ortaya karışık isteyen cepheciye bu da iyi olur
 
Cephe hemen çakıyor yumruğu, vay baskı mııııııı, vay faşizm miiiii
hem de bana, bizeeee
sen de araya kaynayıp çakıyorsun
beylik lafları,
Vay çok takdir ettim hepinizi, arada seni de tabi
Çık kalabalıktan, solo takıl, alkışlarımı al
Sen ne yaptın, bana göre ne ektiysen mis gibi onu biçiyorsun
 
Üstüne mi alındın,
Aman ha seninle ilgisi yok şekerim, sakın ha sen çok iyisin,
sen ne yaptıysan mikrodünyanda 
o yansıyor ülkene desem, dedim ya şahane şukela üzerisin
nasıl olup da etraf boktanlaşıyor nasıl yansıma bu anlatamam, kalırım
bilmediğimden değil de
ketumum işte

son kale'den reha geldi aklıma 
her nerede yaşatılıyorsan falan, 
dikkat edelim yaşıyorsan demedim
cephene ve sana mutluluklar.
muck

11 Nisan 2011 Pazartesi

Haziran

Interpol ve ardından Amy, haziranda geliyor.
Konser günleri ve konser yeri manidar.
Nasıl oluyor bu pozitif org. buralara bu konseri alıyor anlamakta ciddi güçlük çekiyorum.
Fakat adamlar profosyonel ve acaba tahmin ettikleri bir gelen sayısı var da o mu yetmiyor büyük yere acaba
Interpol için hadi bir yere kadar ben de aşırı bir gelen tahmin etmiyorum fakat Amy'ye gelen olurmuş gibi geliyor.
Amy setlist en son sanırım şu şekilde
Interpol ise böyle

Previously on life, kongreye gittim, çok iyi geçti diyebilirim.
Küçük yan dal kongreleri çok daha iyi oluyor, daha rafine
Birkaç kişiyle konuştum, yurtdışım kabardı gene ama çok kötü zamanlama, benim için

Sümeyye olayı amma budaklandı, blinker sabıkalı gibi bilgiler geliyor, eğer öyleyse sümeyye'ye kızmak bana göre de haksızlık, yani kalkıp ben hesabını sorarım zart zurt etmemiş, gösteriyi terk etmiş ki hakkıdır, sorun arkadan terk eden 150 biletli izleyici polis, eğer onlar da bir bayana yapılan (bağyan) harekete sıkılıp gittiyse ok, ama just because sümi diyeyse o zaman yazık, ki bana bu sebepten gibi geliyor, bunlar orada sahneden inip tecavüz etseler, biz görevde değiliz şu anda mesai dışı seyre geldik diyerek tepki vermez, o sebeple fazla zorlama fazla koyunsal. Radikal de yanlış yaptı, haberi sonradan değiştirdi, önce 150 koruma falandı sonra oyunu polis günü sebebiyle izlemeye gelen 150 biletli polise döndü falan, zaten sevmem radikali de ..... (fill in... :))

Bak yukarda yazdıklarımı okuyunca bana da mantıklı geldi, fakat eksik bilgiyle yönlendirme nasıl yapılır örnek oldu, sümü abla facebooktan derdini anlatmış ama anlatmaz olaymış, normal olaraktan sakız çiğnemekteymiş, kafası bağlı diye vs vs, bye bye canım laflarım üst paragraftaki senle ilgili olanlar da bana ... bir de bu 150 kişilik army of hollymanlerde polis koleji öğrencisiymiş (daha)

liste böyle;

 
bu şarkıyı çok seviyorum,
 
 
You've been reading some old letters
You smile and think how much you've changed
All the money in the world couldn't buy back those days


 Kongre'de ne alakaysa ben bir barmenle sohbet ediyorum,
müzik falan konuşuldu, ben sana Bush remiksleri tavsiye ederim, bu saydıklarını seviyorsan seversin falan...
Çocuk '' muhaaa george bush olmasın abi!'' dedi
yemin bir daha gaza gelip kimseye öneride bulunursam
dalgınlığımı yoğun ethanole bağladım
 
bu şarkı mesela bu haliyle bana göre orjinalinden iyi remiksler listesine adaydır.
orjinal youtube kaydında ses biraz kötü
iyi ses sitemiyle tavsiye ederim orjinal bir kaydı

you gave me this
made me give
your silver grin
still sticking it in
you have soul machine
soul of machine
the longest kiss
peeling furniture days
drift madly to you
pollute my heart; drain
you have broken on me
broken me
all your mental armour drags me down
nothing hurts like your mouth
mouth
mouth
mouth
your loaded smile
and pretty just dessert
wish it all for you
so much it never hurts
you have soul machine
stolen me
all your mental armour drags me down
we can't breathe when you come around
we'd been missing long before
never found our way home
we'd been missing long before
we will find our way
you gave me this
made me give
you have soul machine
broken free
all your mental armour drags me down
we can't breathe when you come around
all your mental armour
all your mental armour
and your mouth
mouth

Bu arada ilginç bir şekilde insanlarda Behlül çizgisinden Behzat Che çizgisine kayış var,
eşime söyledim bunu 
adamın burnu çok güzel dedi,
bravo diyorum
love is personal mış, doğru
 

6 Nisan 2011 Çarşamba

İnter-odunsal Relationship

Bazen dilinizin ucuna gelir de konuşmazsınız ya,
Böyle yavaş yavaş, usul usul, milimetreleri günlerde katederek şişersiniz,
Bir böaghhh deseniz rahatlayacak gibi olursunuz,
Ağırlık artar artar, ezilip nefes alamaz olursunuz,
Ne oldu, ne bitti, iyi de neden ki sorularının valsi döner durur kafada, hiddet korosunun eşliğinde




İşte tam o zaman susmak lazım, akıllı adam, ahlaklı adamın eylemiymiş, tercih etmek
Dünyanın en zor seçimi susmak bence, söyleyecek, belki de haykıracak, saatlerce konuşacak şey birikmiş
Ama sen susmayı tercih ediyorsun, ne uğruna
Ahlak!

Belki tıbbi yayından çok okumuşumdur bu konuda ama hala kara cahilim,
Yıllardır bu kavramın kafama soktuğu, merkeze yerleşen şey empati,
Ama bize yanlış anlatılan empati değil, yani fakirle fakir hisset, üzgünle üzgün tarzı değil
İnsanın insani duygularının tamamını kapsıyor bu meret, ve hep soru soru soru
Neden bu insan bu şekilde davranır, olası senaryolar, en mantıklı senaryo hangisi ve tavrını belirleme ve en önemlisi o tavrın arkasında durabilme vs vs

Bazen ciddi anlamda sıkıntı yaratabiliyor bu durum, çünkü ahlak kuramında bu empati işinin devamında bu olayı motive eden faktörler geliyor, yani bizi karşıdakiyle empati kurmaya sevk eden itici güç ne?
Bu gerizekalı ahlakçılara göre ki ben bu malların parmak izlerinden yazıyorum ki bu bana onlara hakaret hakkı veriyor, nerede kaldım bu gerizekalılara göre, burada itici güç, toplumun takdirini kazanmak.
Ne alaka demeyin, yapılan tüm empati induced attitudeların sebebi takdir edilme ihtiyacıymış. Yani bir kişi bile, hmm evet bence sen şu şu olayda bik bik takdir ederse bu motivasyon o empatik ilişkinin yumruklarına merhem oluyor falan gibi
Neyse ben de bu teoreme inanan birisiy(d)im, daha karar veremedim, fakat içinden çıkamadığım, sıkıntı şu, ahlakın yanında getirdiği bir meziyet-ul garabet de ketumluk. Benim durum genelde dağ dağa küsmüş hali oluyor. Bir nevi sosyal monolog.
No multi-olog, hep monolo monolo, yıllarca iyice yoruyor insanı, mesela dizi şimdi arkadan kopya veriyor ''kimse hakikatten daha hızlı koşamıyor'' muş.
Kişisel hakikatim, yok uğruna aşırı yaralandığım yönünde, kendimle empati kuruyorum mecburiyetten, proaktif olmak anlamında bu monologda ve seçimlerimin alternatiflerinde daha önce olmadığı şekilde yüzen odun teorisi beliriveriyor.


Bunu ben uydurmadım, birisinden dinlemiştim ve ters gelmişti detaya girmeyeceğim, bu bakış açısında odun oluyorsun aynen yukardaki gibi.
Karar vermiyorsun, nereye sürüklenirsen sürüklen, nehir dallara ayrılınca ne tarafa götürürse gidiyorsun böylelikle ne olursa olsun sorumluluk almıyorsun, ama bunu teslimiyetçilik olarak adlandırmıyorsun işin absürd sırrı burada, bu benim tercihim, ama olayların gelişiminde etkim, aktif olarak tercih yapmadığımdan olamaz ve bu sebeple sorumlu tutulamam gibi birşey, ben böyle yorumlamıştım o zaman en azından kendi kafamda.
Ohhh ne ala, böyle etrafında bir sürü odun ak dur hayatta, bakınca dikkatli bu odunlara, bakın birbirleriyle bir harmoni var, bir paralellik falan, inter-odunsal ilişkilerinde kırıcılık yok, tutundukları birşey olmadığı sürece incinme ihtimalleri de yok. yaşasın odun cumhuriyeti, derken şu soru akla geliyor
Sonuçta odun desek de bu bir ağaç gövdesi dalları malları var, kökleri var, böyle akar giderken gövde sağlam da çarptıkça dallar kırılıyor, kökler tutunmaya çalıştıkça kopuyor falan, ben bunu sordum bir oduna, ''senin kökün, sonradan edindiğin dallar falan ne iş'' diye, ben varolurken ne dal bana sordu ne kök, ben onlardan gelsem de anda ''ben'' varım okşayıver poposunu gitsin gibi birşeyler geveledi (pek de terbiyelim), anlamamıştım o zaman şimdi pek mantıklı pek fevkaladenin fevkinde geldi bana.
Bu ara o kadar çok makale yazdım gi amaç, materyal, sonuçlar ve öneri sinsilesiyle çalışıyor kafa, ama şunu gördüm bu materyal ki ben oluyorum, ve bu metodla sonuç olsa olsa hadi gelin köyümüze geri dönelim, fadime'nin nehirinde odun olalım tarzı bir nihatsal yaklaşım olabilir. kantiyen yaklaşımla vayss çok kuul, hedonizmle karamelize edilmiş nihilizm (tuzlu kek veya çikolatalı soğana benzer) arasında (ki burada master chef atıfları buram buram) dönen bir beyne sahibim, geçmiş olsun.

Bu yazıya fon olarak Devics-Lie to me