22 Ekim 2011 Cumartesi

Don't have a dream!



14 Ekim 2011 Cuma

Oturun burada uslu uslu


kiss me goodbye
pushing out before i sleep
can't you see i try
swimming the same deep water as you is hard
"the shallow drowned lose less than we"
you breathe the strangest twist upon your lips
"and we shall be together..."
"kiss me goodbye bow your head and join with me"
and face pushed deep reflections meet
the strangest twist upon your lips and dissapear
the ripples clear and laughing break
against your feet and laughing break the mirror sweet
"so we shall be together..."

"kiss me goodbye" pushing out before i sleep
it's lower now and slower now the strangest
twist upon your lips but i don't see and i dont
feel but tightly hold up silently my hands
before my fading eyes and in my eyes your
smile the very last thing before i go...

i will kiss you i will kiss you i will kiss you
forever on nights like this i will kiss you i will
kiss you and we shall be together...


swim out to the ocean
drown your thoughts out at sea
dip your hands in the water
the same deep water as me

you've been watching for cloudbursts
you've been praying for rain
drench your soul in the water
cleanse your heart of the stain
cleanse your heart of the stain

the river of love
flows deep through the night
rolls you in with the waves
drags you out with the tides

swim out to the ocean
and drown our thoughts out at sea
dipped your hands in the water
the same deep water as me
same deep water as me

10 Ekim 2011 Pazartesi

Tremors

Dün gece pek bir fena geçti. Hani sigarayı bırakınca, aydınlık ferah bir yaşam bekliyordu, o gergedan bünye gidecek pırpır bir kelebek gelecekti. Yok valla, ben daha kotüyüm. Hayatta hastalık bilmeyen bünye çöktü, sindirim sistemi iflas, uyku bozuk vs vs. Ama dün gece doruğa ulaştı herşey.


Cuma'yı cumartesiye bağlayan gece zaten bir fenaydım, midem bulandı falan ama sabahı bıudum. Sabah kalktım hastaneye gittim, sonra üşendim kan man vermeye eve döndüm, yattım. Bomba cumartesi gece patladı, saat 9-10 gibi fenalaşır gibi oldum, dedim kalk yatağa git, yoksa işin zor, nasıl bir hisse koşarak yatağa giderken başladı sarsıntı, ulan deli gibi sarsılıyorum, yatağa attım kendimi sarıldım yorgana ama bana mısın demiyor, ne kadar sürdü hatırlamıyorum, tek anımsadığım bir ara şahadet getirsem mi getirmesem mi çıkmazındaydım. o derece tırstım, sonra ya bayıldım, ya uyuyakaldım bilemiyorum gece saat 1 gibi tamamen kan ter içinde kalmış ve tüm kasları hayatı boyunca hiç spor yapmamış adamın 40 km koşmasında hissedeceği derecede kas ağrısı ile uyandım. Sabaha kadar da korkudan tekrar yatamadım, ne kadar ateş düşürücü içsem de 38 altını sadece bir defa görebildim.
Bu yukarda anlattığım sanırım uzun zamandır, yalnızlığın en anlaşıldığı anlar için verebileceğim en uygun örnek. O korkuyla elim telefona gitti, geri bıraktım. Hem sonbahar olması, ki hayatın benim için her zaman boktanlaşma dönemidir, hem de bu sağlık işleri, üzerine uzun süredir tek olmam bi daraldım. Benim için kafasında kırk tilki gezer kuyrukları birbirine değmez derler iş yerinde, bu dönemlerde tilkiler orgi vaziyette, tutan tuttuğunu.
Bu kadar darlanmış olmasam aslında transmodern kezbanizm, ülkemiz, orkide görünümlü, kabak çiçeklerinin tarihi ve geleceği üzerine sosyolojik bir metin bulacaktınız burada. Attım taslaklara. Taslaklar hanem yüzü buldu herhalde ama öfkeyle kalkan zararla oturur atasözüne, ki hazetmediğim bir laf olsa da, sonbaharlarda uymak lazım geldiğini hayat öğretmiş biri olarak uymaya devam.