10 Ekim 2011 Pazartesi

Tremors

Dün gece pek bir fena geçti. Hani sigarayı bırakınca, aydınlık ferah bir yaşam bekliyordu, o gergedan bünye gidecek pırpır bir kelebek gelecekti. Yok valla, ben daha kotüyüm. Hayatta hastalık bilmeyen bünye çöktü, sindirim sistemi iflas, uyku bozuk vs vs. Ama dün gece doruğa ulaştı herşey.


Cuma'yı cumartesiye bağlayan gece zaten bir fenaydım, midem bulandı falan ama sabahı bıudum. Sabah kalktım hastaneye gittim, sonra üşendim kan man vermeye eve döndüm, yattım. Bomba cumartesi gece patladı, saat 9-10 gibi fenalaşır gibi oldum, dedim kalk yatağa git, yoksa işin zor, nasıl bir hisse koşarak yatağa giderken başladı sarsıntı, ulan deli gibi sarsılıyorum, yatağa attım kendimi sarıldım yorgana ama bana mısın demiyor, ne kadar sürdü hatırlamıyorum, tek anımsadığım bir ara şahadet getirsem mi getirmesem mi çıkmazındaydım. o derece tırstım, sonra ya bayıldım, ya uyuyakaldım bilemiyorum gece saat 1 gibi tamamen kan ter içinde kalmış ve tüm kasları hayatı boyunca hiç spor yapmamış adamın 40 km koşmasında hissedeceği derecede kas ağrısı ile uyandım. Sabaha kadar da korkudan tekrar yatamadım, ne kadar ateş düşürücü içsem de 38 altını sadece bir defa görebildim.
Bu yukarda anlattığım sanırım uzun zamandır, yalnızlığın en anlaşıldığı anlar için verebileceğim en uygun örnek. O korkuyla elim telefona gitti, geri bıraktım. Hem sonbahar olması, ki hayatın benim için her zaman boktanlaşma dönemidir, hem de bu sağlık işleri, üzerine uzun süredir tek olmam bi daraldım. Benim için kafasında kırk tilki gezer kuyrukları birbirine değmez derler iş yerinde, bu dönemlerde tilkiler orgi vaziyette, tutan tuttuğunu.
Bu kadar darlanmış olmasam aslında transmodern kezbanizm, ülkemiz, orkide görünümlü, kabak çiçeklerinin tarihi ve geleceği üzerine sosyolojik bir metin bulacaktınız burada. Attım taslaklara. Taslaklar hanem yüzü buldu herhalde ama öfkeyle kalkan zararla oturur atasözüne, ki hazetmediğim bir laf olsa da, sonbaharlarda uymak lazım geldiğini hayat öğretmiş biri olarak uymaya devam.

Hiç yorum yok: