20 Haziran 2010 Pazar

Dün

Dün genelde yapamadığım şeyi yaptım ve sözümü tutup festivale gittim Son anda bir şey çıkar diyordum ama C. nin mızırdamaları dışında bir sorun çıkmadı, o da gitme değil de nasıl döneceksin serzenişleriydi! Yakın tanıyan bilir bende gitme değil de geri dönebilme sorunu var!

Dün saat 16.30 da düştüm yola, vapur-dolmuş-servis= 18.00'de vardım alana. Ve Beyaz oğlanlar çıktı. Bence çok çok iyilerdi. Hatta belki diğer gruplara göre kendime daha yakın hissettiğimden en iyi onlardı gibi geldi, hatta acaba dedim bu saatte fişerspun çıksaydı, arkasından groove asıl grup olarak da WBA. Ortama baktım sanki tutmazdı.

Sahnenin sağında kimseye ilişmediğim şahane bir taş üstü buldum ve çömdüm:), saat 9'a kadar bendeki keyif paşada yok. Önüm sağım solum ardım boş. Sonra kabus başladı Groove'la beraber o saate kadar nerede olduklarını anlayamadığım bi SÜRÜ insan doluştu vahama,

Kardeşim öyle izin almak da yok dürte dürte yalnız gördüler ittiler köşeye, neyse adaptasyon skill, magnifisent bir insan olarak bir taş daha buldum, ama bir yandan da kaçış planı yapıyorum, ben bu groove u sevmem ki, hem şimdi i see you beybi şekin your ess'te bu güruh gaza gelirse maksimus gluteal darbelerle tellere yapışacağım kesin. 10 dakika geçmedi birisi ''babacan ablanın bacağı sakatlandı da sen kalkıp bi yer versen'' dedi, baktım kızın dizi sarılı tabi dedim kalktım, çocuk taşa oturttu kızı sonra kendi de yanına oturdu öpüşmeye başladılar!!! Mekan sahibiyim tabi koydu biraz ama ben hafiften yollanayım dedim ve 10.30 da alanı terk etme çabalarıma başladım, Manowar geldi aklıma stand and fight! live by your heart... 

Kalp gözümü açtım ve çıkışı aramaya başladım, bana mı öyle geldi bilemedim ama hayatımda bu kadar karanlık bir açık hava konseri görmedim, kalp gözüm beni 30 dakikada 2 ciddi dayak tehlikesi sonrası çıkışa ulaştırdı. Ben bir de heart-eye modunda yerdeki titreşimleri de hissetmek için bacakları da ayırıp paytak style'a döndüğüm için false-positive alkollü imajı veriyorum, iyice işim zorlaştı. Buradan organizasyona bayılanlara!!! duyurulur ben organizasyona organizasyon demem çıkış rahat olmadıkça. Sahnenin sağ yanı telle kapalı tek çıkış sol, katetmem gereken yolda 10000 groove neferi are shakin their ass!

Ortaokul tarih derslerinden aklımda kalan osmanlı patentli hilal manevrası ile kalabalığı üzerime çekip sol arkaya yöneldim ve kalabalığı yarıp ağır zahiyat vermektense etrafını dolaştım. Bitti sanma asıl macera şimdi başlıyor, alandan çıkınca servis sahasını bulamadım ve groovun neferlerinden yeni kurtulmuş bünye kendisini fatihin aslanlarının ortasında buldu, abi bilekliği versene, 10 kişiler! haa bu mu al da bu çıkmaz ki kesmek lazım!! (eşşeğin aklına karpuz kabuğu, ertesi gün manşet '' bileklik için bilek kestiler'')

İsminin daha sonra Osman olduğunu öğrendiğim genç yok abi biz kesmeden alırız dedi ve başladı asılmaya bilekliğe yalvarıyorum içimden 10 cm lik plastiğe direnme koyver, çık hadi, ıghhh direndi, vermedi kendini beleşçi, apaçi eyüp gençliğine. Kolum çok acıdı gençler dedim, abi tam çıkaracaktık az sabır dediler sonra ottoman oğlu Osman atalarından gelen iç sesle mazluma bir de sen vurma tripleri takındı ve beni salıverdi.

Burdan sonrası kişisel rutinim iki park babası ile kaval kemiği savaşı (tarihe kaval'ül baba muharebesi olarak geçsin) ve bir serviste dolu koltuğa yani kucağa oturma ritüeli ile tamamlandı:)

Durum budur, sonuç olarak konserle ilgili eklemek istediğim:

1. Erlend gerçekten rahatlıklar krallığına sahip insan, sahne sonrası resim çektirmeye aşağı sahne sağ tarafına kuytuya geldi, hi!'laştık yakından aynı çok sevdiğim bir film karakteri olan Napoleon Dynamite'a benziyor. Bir de konserde irish'lere neden hemşehri muamelesi çekti onu anlayamadım. Norveç seninle gurur duyuyor, bu adam ükesinde önemli işler yapıyor (bknz: sanatçı duyarlılığı)



2. Fischerspooner'a elince sahne şovları bir defa da olsa canlı seyredilmeli. Şovları biraz Levent Kırca parodileri gibi geldi bana. Ben artist'im pop star değilim, bak her şovum the origınıl göze soka soka! İki cümle aklıma takıldı biri chinese is the good japanese one yani caponun iyisine çinli denir gibi abuk bi tespit aklınca partnerine yalakalık yapıyor bizzat çin insanını tecrübe etmiş biri olarak hadi lan demekten başka çare yok (honkong sosyetesi vs kowloon amelesi, al birini vur ötekine) bir diğeri gereksiz yerde mükerrer belirttiği odama gelin bak size neler yapacam, huuu turkish prostitutes...., karşılık olarak da heyyyyyyyy, hiyuuuuuuu sesleri yükseldi sahne önünden. Unutmadan bu yabancı gruplar sahnede konuşurken sanırım ülkemizde simultane tercüme şart, ingilizce eğitimi listening bazlı değil speaking bazlı o da ''yeee yeeee, ok, yeeee'' şeklinde olduğu için sorun yaşanıyor. Adam sırtta gezmek istiyorum diye yalvarıyor, artist ya! bizimkiler hadi de get lan sahnene geri modunda, komikti. Bu arada şunu paylaşmak isterim yurdum insanı hiçbir yabancıya kolay kolay no! demez, çünkü korkar arkasından gelecek why? sorusundan bu sebeple ok!, yeee yeee ok! Bir ara da emerge vasıtasıyla ben sizin babanızım moduna girdi ufff herife amma gıcık olmuşum ha, hayalini bile kurdum itiraf erlend bi koyuyo buna 


3. Groove için pek birşey kalmadı yazacak dedim ya terk stresindeydim. Bateristlerini sevdim o kadar bendeki yeri.


Hiç yorum yok: