4 Aralık 2010 Cumartesi

Runaway

Sabah saat 9 dan beri VH1 DM çalıyor, esiyorlar buna arada bir ama neden anlamadım, music for mass başlığı altında, DM weekend falan değil,

Çok fazla alışveriş yapasım var, sadece bir his ama alacak birşey aklıma gelmiyor, böyle zamanlarda insanın karşı cins olası geliyor, nasıl olsa onlar her zaman ama her zaman alacak birşey buluyorlar ve o şey her nasılsa hep o an gerekli oluyor, imrenmenin doruğundayım, 1 haftadır düşünüyorum alışveriş anlamında aldığım tek şey hergün bir paket sigara, esnafa tek katkımın böyle bir motivasyonum varken bile günde 7 lira olması üzücü, türk ekonomisi affet beni demekten başka çarem de yok

Ayın 22'si büyük gün, oğlak ısrarı biraz sürmaturite sağlıyacak ama neyse şimdilik herşey yolunda,

Listenin ilhamı Yeh yeh yehler'den Runaway 


All along, not so strong without these open arms.
Hold on tight.
All along, not that strong without these open arms.
Lie beside.
All along, not so strong without these open arms.
Ride beside.

Run, run, run away
Lost, lost, lost my mind
Want you to stay
Want you to be my prize

''Kaçmak mı lazım?'' hep sorunum olmuştur, 
kafamı yoranlardan kaçsam çözülmüyor
gidip gelin lan bir size sarılyım desem, onlar elime koluma ayağıma dolanıyor
çözemedim ben bu işi
bu ara kaçsam mı sarılsam mı sorunum ''toksik multipersonal insanlar'',
kış geliyor diye insidansı arttı bunların,
zaten hep öyle olur (recommended C, author practise, bunu bi ben anladım)

Neyse yeri değil, dün SB geldi ankaradan, iş çıkışı atlamış hop akşam 9'da burada
şehrin fırsatları kılıklı birşey sayesinde drift kursu mu ne almış, otomobil yarışları federasyonundan mı ne bugün ona gitti olimpiyat stadına ben yeminliyim oraya 2 grup ismi bende saklı gelmedikçe bir daha gitmem
o konuda bir garip netten satın alıyorsun işte promosyonlu bıdı bıdı da bilmemne normalde şu kadar size şu kadar diye tamam ürün tanıtımı, bilinirlik için güzel şey de
sıkı durun buradan hizmet satın alıp giden 3-4 tanıdığıma beleşçi muamelesi yapmışlar müesesede
çok ağır konuşasım var da neyse, bizim ülkede hizmet bazında yapılması zor, obje satın alma olarak olur para belli ürün belli, ama hizmet standart değilse böyle gittiğiniz yerde üç kuruşluk adamların tacizci bakışlarıyla rahatsız edilirsiniz, ne diyeceksin:
x: ama ben bu hizmete para ödedim, bu şekilde olmaz bana müdürünü çağırır mısın?
y: yerim senin müdürünü, 100 liralık işi 10 liraya almış bir de beğenmiyor düdük!!!
Yaşanmış olaymış, anlattılar

dün akşam 2 şeye yarıldım biri dün engelliler günüydü ve anons yapan konuşmacıyı çağırdı ama işitme engelliler için çeviri yapacak kişi unutulmuş ve bomba
''tercüman yapacak kimse var mı salonda arkadaşlar''
adama üzüldüm ama düşünsenize ilerde oğlu-kızı, neyse bana neyse

Bir de yemekteyizde bir arkadaş, evine gittiği ev sahibinin dikkatinizi çekerim ''yan flüt dinletisi'' sonrası
''breh breh breh bu neydi lan, ingülizce mi idalyanca mı ben bir şey anlamadım'' demiş.

Samuel, Simon, Bernard triology yaptım geçen ay,

terrified again
of not loving
of loving and not you
of being loved and not by you
of knowing not knowing pretending
pretending

kemiklerin şifresi mutlaka filminin çekilmesi gereken bir kitap, çok mu şahane kitap ehhh ama filmi kitapta anlatılan yerde çekilirse süper olur.

 Genesis için yorum yapmayacağım, iyi hislerim açısından
as someone knows ben çok sevdiklerimi...


Hiç yorum yok: